Madde Bağımlılığının Dürtüsellik ve Duygu Düzenlemeye Etkisi
Türkiye ve birçok ülkede artan madde kullanımı, bireylerin ve toplumun tıbbi, sosyal, hukuki ve güvenlik açısından zarar gördüğü ciddi bir halk sağlığı sorununa dönüşmektedir. Değişen ekonomik koşullar, teknolojinin hızla ilerlemesi, çeşitli madde türlerinin artması ve psikoaktif maddelere daha kolay erişilebilirlik gibi faktörler, madde kullanımını artıran etkenler arasında yer almaktadır. Eskiden sadece alkol ve sigara, ergenler için büyümenin bir parçası olarak kabul edilirken, günümüzde madde kullanımı da aynı şekilde algılanmaktadır. Bu etkenlerin birleşimi, madde kullanımının daha geniş topluluklara yayılmasına yol açmaktadır. Duygu düzenleme güçlüğü, literatürde madde kullanımı ile ilişkilendirilen ve üzerine pek çok araştırma yapılmış önemli bir değişkendir. Bir çalışmada, olumsuz durumlarla başa çıkmak için uygun baş etme stratejilerini bulmakta zorlanan bireylerin, düzenlenemeyen duygusal süreçlerden kaçınmak amacıyla psikoaktif maddelere eğilim gösterdiği ve bu durumun bağımlılıkla ilgili sorunların ortaya çıkmasına yol açtığı gözlemlenmiştir. Başka bir çalışmada ise yeme bozukluğu ve madde bağımlılığı olan yetişkinlerin, olumsuz duygusal süreçlerin etkisinden kaçınmak veya bu süreçleri yaşantılamamak için işlevsiz baş etme stratejilerine yöneldikleri ve bu nedenle yemek yeme veya madde kullanmayı, duygusal süreçleri yönetmek veya duygusal süreçlerden kaçınmak için bir tür araç olarak kullandıkları rapor edilmiştir. Araştırmalar, dürtüsellik ve madde kullanımı arasında güçlü bir ilişki olduğunu göstermektedir. Kollins'in (2002) çalışması, yüksek dürtüsellik düzeyine sahip bireylerde madde kullanım oranının arttığını ve madde kullanmaya başlama yaşının daha düşük olduğunu rapor etmektedir. Ayrıca, üniversite öğrencileri üzerinde yapılan bir başka çalışma, esrar kullanan öğrencilerin dürtüsellik düzeylerinin ve risk alma davranışlarının esrar kullanmayan öğrencilere göre daha yüksek olduğunu tespit etmiştir.Duygu düzenleme, duygusal deneyimleri kontrol edebilme, duyguları yönlendirebilme ve duygusal farkındalık becerisini içeren bir süreçtir. Aynı zamanda, amaçlı davranışlarda duygusal tepkileri takip edebilme, işlevsel bir şekilde değerlendirebilme ve başa çıkabilme yeteneğini ifade etmektedir. Bununla birlikte, duygu düzenleme rollerinde işlevsiz tutumlar ve davranışlar, hedefe yönelik davranışlarda zorluklar ve kaygı düzeylerini kontrol edememe gibi yetersizlikler, bağımlılığın ciddiyetini artırdığı gözlemlenmiştir.Madde kullanım bozukluğu tedavisinde kritik bir rol oynayan faktörlerden biri tedavi motivasyonudur. Tedavi motivasyonu, bireylerin tedaviye başlamalarını ve tedaviyi sürdürmelerini etkileyen önemli bir etkendir . Madde bağımlılığıyla mücadele eden bir kişi için psikoaktif maddeleri bırakmak hem zevk kaynağından feragat etmeyi hem de zorluklarla yüzleşmeyi gerektirmektedir. Bu nedenle, tedavi sürecini başlatma ve sürdürme isteğinin yüksek olması, tedavinin etkililiğinde kilit bir rol oynamaktadır.
Araştırmalar, genellikle dürtüsellik ile madde kullanım bozukluğu arasında güçlü bir ilişki olduğunu destekleyen veriler sunmaktadır. Bir çalışmada, madde kullanım bozukluğu teşhisi konmuş bireylerin, gecikmiş ödüllerin değerini azalttıkları (daha büyük gecikmiş ödülleri, daha küçük anlık ödüllerle değiştirerek) ve dürtüsel tepkileri kontrol etmede sorun yaşadıkları keşfedilmiştir. Benzer şekilde, madde kullanım bozukluğu teşhisi almış hastaların, normal popülasyona kıyasla, negatif aciliyet, kontrol eksikliği ve istikrarsızlık gibi dürtüsel davranışları daha yüksek düzeyde sergiledikleri gözlemlenmiştir.
Klinik Psikolog Şükran Çankır